Ülkücü Hareket’in ve MHP’nin efsane lideri Alparslan Türkeş’e bağlılığıyla bilinen, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanlarından olup CHP’ye katılımıyla Ülkücü çevrede şaşkınlık uyandıran, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığı döneminde başdanışmanı Alaattin Aldemir, katıldığı bir televizyon programında CHP'nin olağanüstü kongre kararına dair değerlendirmelerde bulundu.
“Sayın Kılıçdaroğlu'nu en sert şekilde eleştirenlerden biriyim” diyen Aldemir’in “Kılıçdaroğlu, delege isterse aday olacaktır. Kendisi de isterse, ailesi karar verirse aday olacaktır. Seçilir ya da seçilmez, delegenin alacağı karara saygı duymak zorundayız” şeklindeki sözleri, “Kılıçdaroğlu yeniden liderliğe mi hazırlanıyor?” diye yorumlandı.
Aldemir’in konuşmasından öne çıkan ifadeler şöyle oldu:
“Olağanüstü kurultay alma kararıyla ilgili bir uyarı yapmak istiyorum. Kayyum atanmasını önlemek için Sayın Özgür Özel, ‘Biz bu kurultay kararını aldık’ dedi. Ama siz de hatırlayacaksınız, sizin programlarınız dahil, ben her ortamda dedim ki, ‘Mümkünse CHP'deki tartışmaları bitirin. Kendinize güveniyorsanız, olağanüstü kurultaya gidin ve güven tazeleyin’. İmamoğlu'nun gözaltına alınması mı gerekiyordu? Daha önce alınmalıydı. Evet, demokratik bir altyapısı yok, ama burada da eksik bir şey olduğunu düşünüyorum.
Şimdi, İstanbul İl Kongresi mahkemeye düştü. Bildiğim kadarıyla siz kurultayı yapmaya karar verdiniz. 6 Nisan'dan önce İstanbul İl Kongresi de iptal edilirse, orada bildiğim kadarıyla 196 delege var, siz bu kurultayı nasıl yapacaksınız? Özgür Bey diyor ki, ‘İl Kongresi iptal edilse bile, olağanüstü kurultay olduğu için eski delegelerle gideriz’. Peki, yok hükmünde sayılırsa nasıl olacak? Nedir yani? Türkiye, memleket, gençlerimizin geleceği oturduğumuz siyasî makamlardan daha mı önemsiz? Neden bir araya gelip eski CHP genel başkanlarını otobüsün üzerine çıkarıp görüntü veriyorsunuz? Ortak karar mı alındı burada?
“Bizden kurultay dilenmeyin” noktasından gelinen hale bakın. Yapılacak yer neresi? Yenimahalle'deki Nazım Hikmet Kültür Merkezi. Kaç kişi alır orası? Yani seyircisiz mi yapacaksınız? Nereden, neden kaçıyoruz? Neden korkuyoruz? Hani demokrasi? Hani parti içi demokrasi? Hani halka güveniyorduk? Hani delegeye güveniyorduk? Şimdi bunları görmezden mi gelelim? Ya ben bunları görmezden gelseydim, MHP'yi niye bırakıp buraya geldim ben?
Benim hiçbir beklentim de olmadığı için, benim önceliğim, Türkiye Cumhuriyeti, vatanımın birliği, milletimin huzuru, düzenin demokratik hukuk devleti olması. Bunun dışında başka hiçbir şahsî kaygım yok.
Siyasette bedel ödemeyenler... Kılıçdaroğlu'nun ceketinin kollarından çıkmış adamlar, ‘Kılıçdaroğlu'nu nasıl önleriz?’ diye bir gayret içerisindeler. Kendinize güveniyorsanız, zaman verin. Niye 15 gün, 45 gün değil de 30? Bu mevcut yönetime bir avantaj sağlar. Yeni bir aday olduğu takdirde dezavantaj…
Ben MHP'de kalsaydım, MHP'deki yönetim rahat etmezdi diye ben MHP'den ayrıldım, köşeme çekildim. 30 yıldır kan kusuyorum, kızılcık şerbeti içiyorum. Ben isteseydim, o zaman hiçbir genel başkanı salona sokmaz, istediğimi seçtiriridm. O kadar da gücüm var. Oradaki, o dönemki Ülküdaşlarım bunu çok iyi bilirler. Ama biz dedik ki, ‘Su yatağında aksın’. Şimdi CHP'de su yatağında akmıyor. Bakınız, Özgür Özel yönetemiyor partiyi. Ben kitabın ortasından konuşuyorum, yönetemiyor. Ne yapalım yani? Particilik mi oynayalım? Bir an önce CHP kendini toparlayıp iktidar yolunda bize görevler vermeli. Neden bunu söylüyorum? CHP'nin bir hafızası, bir kimliği, şerefli bir tarihi var. Yani bir birikimi, çok kıymetli bir seçmeni var. Stratejik oy kullanabilen bir seçmen... Bir dönem MHP'ye oy veren seçmen, bir dönem HDP'ye oy vererek bir denge sağlıyor. Türkiye'de bir barış ortamını, bir otoriter düzenin kurulmasını engelleyen bir seçmeni var. Bu çok kıymetlidir.”
